29 Ekim 2017 Pazar

tüme varım

Hayata iki kategoride geliyoruz; tümden gelenler ve tüme varanlar.

O kadar uzun süredir hiçbir şey istediğim gibi gitmiyor o kadar ki; buna karşı geliştirdiğim bağışıklık, tamam şimdi ne yapabiliriz ona bakalım'cılık ve o zaman b planı şu olsunculuk'taki pratikliğim beni bile şaşırtır noktaya geldi.

Tamam tüme varma için dizayn edildim anladık da birçok şeyin beni artık şaşırtamıyor oluşu ve tamam o zaman önümüze bakalım, verilmesi gereken sınavlarımız bitmedi demek ki noktasının doygunluğu ve hissizliğinin ulaştığı boyutu artık kontrol edemiyorum.

Erkekler gibi kadınların da mağaraları var kapandıkları -ya da ben alıp başını giden kadın grubundayım diyelim-  ve bence kadınların oralardan dönüşleri daha uzun sürüyor. Benim her gidişim bir öncekinden daha uzun hale geliyor kendi adıma. 

Her şey kümüle yaşın ilerlemesi ile; kalp kırıklıkları, güven zedelenmeleri... Baştan başlamanın her seferinde bu kadar zor hal alması da bundan sanırım. Geçmişe göre belki daha küçük, daha az can acıtıcı hadiseler katlanmaların etkisi ile içsel olarak şelalelere, kontrol edilemez doğa olaylarına dönüşüyor.

"Akıllı kırk kez düşününceye kadar deli bir kez yapar kenara koyar" deyimi bence hiç olmadığı kadar bu çağa ait.

Normal olmanın/kalmanın çoğunluğun anormal denilen normal adaptasyonu ile bir ceza haline geldiği bir dönem. Herkes deliler gibi korkuyor, birisine güvenmek istiyor ama öyle olduğunu bildiği birinin de canını yakmaktan ya da onu elde görmekten de geri kalmıyor. Hepimiz bir ya da birkaç öncekilerin acısını bir sonrakilerden çıkarıyoruz. İşte, anormalden devşirme normal adaptasyonculara denk gelindiğinde bir problem yok. 3-5 hafta sonra o kişiyi reset'lemiş halde yaşantsına devam ederken görüyorsun. Ama ya o araf'taki normal kalana denk geldiysen ne oluyor? 


Yalnızlığın, ıssızlığın, ben kendime yeterim önüme bakarım tek başıma kafam rahatçıların psikolojiye açtığı bu savaşta kim galip gelecek merakla bekliyorum. Duygusal bağlar, aidiyet ve güven kavramlarının insanın hayatındaki mutlulukta temel taşlarını oluşturduğunu söyleyen psikoloji bunca cyborg ile nasıl mücadele edecek?

Onu bunu bilmem de filler tepişecek normaller ezilecek, bir onu bilirim...



2 Ekim 2017 Pazartesi

Melpomene

Filmin, artık hıçkırıklarımı kontrol edebilmek için ağzımı ve burnumu kapatarak izlediğim anında şu cümle belirdi arka fonda:

"Bu dünyanın sizi incitip incitmeyeceğine karar veremezsiniz ama sizi kimin inciteceğini seçmekte özgürsünüz ve ben kendi seçimimden memnunum."

yine yeniden iştahla müzik dinleyebiliyorsam, ne kadar uzun süredir yarım kaldığını hatırlayamadığım öyküyü en incindiğim anda bir çırpıda tamamlayabildiysem, midemdeki kelebeklerle jiletlerin savaşını kimin kazanacağına değil de kendi özgür seçimimden memnun olmaya odaklanabilirim.

He is my Melpomene...