31 Ekim 2012 Çarşamba

Kahve Makinesi



Öğle arasının kalan son 10 dakikasını kahve almak için kullanmak üzere koşa koşa girdi dükkanın kapısından. O telaşı bir anda alıp götüren müziğe, huzur veren kahve kokusu da eşlik edince zaman – mekan kavramını iyiden iyiye yitirdi.

Kasadaki elemanlar ve müşteriler o kadar kendi hallerindeydi ki, kendisine sıra gelene kadar en sevdiği şey olan insanları gözlemlemeye koyuldu.

Derken; birden kasada kahve yapan kıza ne kadar özendiğini fark etti. Bazen böyle olurdu; işten çok bunaldığı dönemlerde, ona zamanında hem para kazandıran hem de adeta terapi gibi gelen garsonluk yaptığı dönemi özlediğini birkaç kez daha fark etmişti.

“En büyük derdi sipariş yetiştirmek ne güzel” dedi. İşi kesinlikle küçümsediğinden değildi; sorsa o garson kızın nasıl dertleri vardı. Ki zamanında da kendisine “ne kadar güler yüzlüsün ve işini severek yapıyorsun” dedikleri dönemi bir düşündü de.. Aslında hayatı daha basit yaşamayı özlüyordu sadece. Her gittiği mekanda gördüğü kahve makinesinin ona “huzur” kelimesini çağrıştırmasının başka bir anlamı olamazdı.

İnsanların aslında içinde bulundukları durumu, yaşam koşullarını, kendi kendilerine karmaşık hale getirdiğini düşünürdü çoğu zaman. Tamam, kişinin buna tek başına direnmesi yeter miydi? Çevresinde birinde olmasa diğerinde mutlaka olan ego ile nereye kadar tek başına savaşabilirdi ?

Mesela ilişki yaşamak, birisini sevmek basitti.  Ha, hiç mi zor bir şey yoktu?  Vardı tabi, o ilişkiyi yaşayacak 2 kişinin bir araya gelmesi  ya da o sevilecek kişiyi bulmak aslında daha zor olandı..

Onun takıldığı nokta biraz daha farklıydı. Bir gece yastığa kafasını koyarken şu cümle aklında belirince fark etti o noktayı: “Bazen takıldığım şeyden ziyade, neden buna bu kadar çok takıldığıma daha fazla takılıyorum.” Aynı şey miydi tartışılır ama bazen böyle durumlarda danışacak birilerini bulamadığı zaman asıl işler onun için karmaşıklaşırdı, yalnız hissederdi.

İşte yine böyle yalnız kaldığını hissettiğinde; o kahve kokusunun, o sipariş yetiştirme telaşının içinde kimi zaman dertlerini unuttuğu, kimi zaman da çevreden kendini soyutlayıp kahve makinesi ile konuşup ama sonunda nerede takıldığını bulduğu anlara ihtiyaç duyuyordu..

28 Ekim 2012 Pazar

Dalaras - S' agapo giati ise orea






















i love you, i love you because you are pretty
i love you because you are you
And i love, i love everything in this world
i love this world because you live in there..

21 Ekim 2012 Pazar

Bulduğun belki sensin belki de sen değilsin


"Aşık değilsin; tanımadığın, hatta belki de kafanda yarattığın bir kişi o, hoşlanıyorsun sadece" cümlesiyle sessizlik bozuldu. Durdu, en yakın arkadaşının gözlerindeki korkuya baktı ve sakince şöyle dedi: "Birisinden hoşlanabilmen için onu tanıyıp, senin hoşuna giden şeylerin onda olup olmadığını bilmen lazım ki,hoşlanabilesin. Ama aşk..." dedi;
Sonra bu şarkının sözleri aklına geldi ve yüzünde hislerinin yansıması aptal bir tebessümle en yakın arkadaşının bile anlayamayacağını farketse de devam etti:

aşk senin kalbinde saklı

bulduğun belki sensin belki de sen değilsin