22 Kasım 2011 Salı

DC Super Heroes Party 2011

FIFW kapsamında çok tesadüfi şu davetiyi görünce inanılmaz heyecanlandım J
Küçüklüğümden beri hep çok severim. Aslına bakarsak ciddi bir “Wolvarine” fanı olmam sanırım beni daha Marvel’ci yapıyor ya da o taraftaki superhero’lara daha yakınım ama bu grupta da hep Wonder Woman’ı çok beğenmişimdir, benim için yeri ayrıdır.
Davetiyemizi alıp hemen yola koyulduk. Aslında güzel düşünülmüş ve ciddi emek harcanmış bir organizasyondu ancak aktivitenin yapıldığı yer mi (Forum İstanbul’a akşam 10da yola düşen arabası olmayan bizler, metrobüs+metro ile 40 dk. Gibi bir sürede ulaştık ama eminim bu mekan Cevahir’de olsa 2-3 kat fazla davetli gelirdi.) davet edilen kitlenin çok doğru olmaması mıdır kendi adıma beklediğimden düşük bir katılımla karşılaştım.
Beklentin neydi derseniz “Wonder Woman” ile ilgili daha çok bilgi alabileceğim, nerelerden bulurum okurum’u forumlar dışında canlı canlı araştırmak istedim sanırım.  Çünkü bu konuda kaynaklar az Türkiye’de ve yabancı olanları da ben pek bilmiyorum..
En basitinden Superman, Batman ve Flash severler tişörtlerini giyerek gelebilmişlerdi. “Wonder Woman” Türkiye’de lisanslı ürün (tişört, mug vb.) satan bir yerler var mı? Bunu öğrenemedim hala.. Modacıların çok güzel örnek tasarımları vardı. “Zetfashion” gerçekten yaratıcılığını kullanıp kendisi “Wonder Woman”ın renk ve yıldızlarından yola çıkarak çok güzel bir tasarım yapmıştı.
Kapıdan içeri girdiğiniz anda sağlı sollu dergi kapaklarından oluşan mini bir sergi ile karşılandık. Girişte ismimizi belirttik. Vale kuponumuz olup olmadığı soruldu, olmadığını söylediğimizde kızlar da bizim için üzüldüler çünkü çekilişe katılamayacaktık.


Sergi kısmını geçtikten sonra bizi Superman ve Batman karşıladı J

 İçeride de dev ekranlarda çizgi film ve filmlerin sürekli döndüğü güzel görseller, çook başarılı bir açık büfe ve çeşitli oyun alanları vardı. Power FM’den gelen DJ (ismini bilmediğim için şimdiden özür dilerim) de oldukça başarılı çaldı. Dağıtılan üzerinde kahramanların olduğu lolipoplar da çok ince düşünülmüştü. Kendime Wonder Woman, Fun 2 arkadaşıma da Batman ve Superman lolipopu aldım J

2 kişi hemen keşke daha kalabalık gelseymişiz o zmn daha çok eğlenirmişiz dedik önce. Ve daha sonra da işte bu olayı çok ciddi takip eden kişilere ulaşılabilseymiş diye ekledik. Ben sonradan öğrendim , imkanım olursa kesinlikle gitmek isterim.. İnanılmaz büyük, tüm dünyadan katılımın olduğu bir bir organizasyon yapılıyormuş San Diego’da. “Comic-Con” olarak geçiyor adı. İncelemek isterseniz http://www.comic-con.org/cci/
Bir de www.isohunt.com ‘dan arama kısmında arama motoruna kahramanınızın ismini yazdığınızda o döneme kadarki ne kadar çizgi roman varsa ulaşabiliyormuşsunuz. Şu ana kadar en çok metaryalin burada olduğunu söylediler. Ben de kendime bir fırsat yaratıp okumaya başlayacağım artık JJJ

20 Kasım 2011 Pazar

Düğün / Part 1 - Kına Gecesi

Tamam kabul ediyorum şu ana kadar 1 tane bile inanılmaz huzurlu, hiç gerginliğin olmadığı bir düğün duymadım ve de görmedim ancak bu seferki - izleyenler bilir “Bridesmaids” olsun ya da Türk filmlerinden aklınıza gelen tüm örnekler olsun- düşündüğümde tam film tadındaydı.
İstanbul’a ve yurda ilk geldiğimde (2002) tanıştığım bikaç kişi ile hala görüşmeye devam ederim. Bu da o arkadaşlarımdan biri yoksa beni hiçbir kuvvet yaz sıcağında Antakya’ya arabayla 16 saat yolculuk ettiremezdi herhalde.
Yol yorgunluğunu atamadan  ve iklim şartlarına adaptasyona geçemeden macera kına gecesi ile başladı. Buarada bir program yapılmış 3 günlük paketten oluşuyor düğün (kına gecesi-gelin hamamı-düğün)Otobüsten inip hiç bilmediğim halkın yüzde doksanının Arapça konuştuğu bir şehirde hemen kuaförü bulduk.
Hayatı boyunca sakinliğine, rahatlığına bayıldığımız arkadaşımızı sinirden eli ayağı oynayarak kuaföre dert yanarken bulmak en ilk şoktu herhalde. Yanında aileden ya da yeni ailesinden kimse yoktu.  Annesi ztn hiç süs püs insanı olmamıştı, “ben bzm kuaförde yaptırırım bana ayırılacak vakit sana ayrılsın” diyebilecek kdr anne bi insan. İşte o anda tüm yorgunluğumu, açlığımı offlarımı unuttum hepsi “iyi ki geldik onu iyiki biz yalnız bırakmadık”a dönüştü.
Alelacele saç makyaj olayını halledip hemen kına gecesinin yapılacağı mekana geçtik. Beni, gördüğüm iktidar mücadelesi nedeniyle aldı bir korku.. Hani kına gecesi’ni kız tarafı yapar biz karışmayız ya da düğünü erkek tarafı yapar biz karışmayız geyikleri vardır ya o bu hikayede bildiğiniz yalandı.
Kına Gecesi:
Damat- ki en sevdiğimiz ve içimize sinen damattır şu ana kadar- ortamdan inanılmaz bunalmış bi oraya bir buraya çekiştiriliyor,sıkıntıdan kaşı gözü ayrı oynuyor. Yapabildiği tek şey arka arkaya sigara içebilmek.. Ama annesi pek fena pek, kimse kusura bakmasın (büyük konuşmak değil, yüzüne de söyledim içim rahat. Benim nsl bi erkek arkadaşım ve annesi olacak bilemiyorum ama burada mevcut durumu anlatıyorum..)
Daha salonun kapıdan içeri girdik bağırmaya başladı: “Bekar kızlar ve erkekler ayrılın bakiiim şu köşeye.” Kocaman bi poşetin içinden fesler ve kırmızı tüllü taçlar çıktı. Hemen biz bekarlara dağıtıldı ve sonra bir tembih cümlesi geldi: ”Bunlar kafalarınızdan kına sonuna kadar çıkmayacak”. !” Haydaaa alın burdan yakın! Dedim sakin ol Deniz sinirlenme.. Saçımı o kdr toplatmışım üzerine taktık mı tacı bozuldu daha kına başında (bu arada katıldığım her nevi söz, nişan, düğün, balo’nun hiçbirisini saçım bozulmadan ztn tamamlamadım ama nedense yarısına bile gelemiyorum yaptırdığım saçlarla aktivitelerin). Neyse biraz taktık sonra baktım küçük heveslenen kızlar var onlara taç düşmemiş “ayy canıım sizin tacınız yok muuu al bakalım sen taaak” şeklinde hemen kafamdakini bir kızcağıza tutuşturdum. Çünkü hissettiğim belki ben abarttım ama damgalı inek şeklinde ortada geziniyormuşuz gibi bişeydi.
Ben bu konularda bilinen bi gerçek safımdır. İnanılmaz derecede düğünlerden, akraba olaylarından, böyle ailevi sosyallikten hoşlanmayan hatta bu konuda bildiğiniz asosyal bi insanımdır. Burada şansımız benim ahretlik bu konularda 2 abla, bir sürü nikah şahitliği nedeniyle konuda master degreee olmasıydı. Hemen kız tarafının ne kdr saf olduğunu çözmüş olacak ki kumandayı ele aldı. Görseniz sanki şampiyonluk için play-offlarda son aşamadayız. Evimizdeki maça çıktık. (Olayı basketbolla özdeşleştirince brz daha kolay oldu etrafı algılamak o nedenle böyle anlatıyorum.) Elinde taktik tahtası arkadaşımızın annesi ,teyzesinden tutun da kuzenlere varana kdr onun önderliği benim de sahadaki kaptanlığım (ben gerilla team lideri, yürü be koçum denmesini, yapılacakları büyük bi ciddiyetle ve disiplinle yapmaya hazır takım kaptanı edasındayım, bildiğiniz gibi değil, nasıl moda girdim.) ile bizi coşturan bi maç öncesi konuşma yapıp (Bakın burada herşey çiftin mutluluğu için bu kdr da kontrolü onlara bırakmayalım biz de eğlenelim ama onun için aksiyon almamız lazım) hadi bakalım sahaya, ay pardon piste vıınnn vııııın şeklinde bildiğiniz püskürttü.
Ben hep kimsenin beni tanımadığı yerlerde kendimi ayrı bi mutlu hissederim çünkü hem rahat hem de aynı zmnda çok utangaç olabilen biriyim. İşte bu tarz yerlerde de amaan beni bi daha ne zmn görecekler hissi yeni tanıştığım kişiler de eğer rahatsa daha da güzel oluyor.
Yöreye özgü şarkı türkülerle gecede bayaa bi oynadık, eğlendik. Ztn anahtar kelime “hele hele” idi. Bunu şarkıyı söyleyen kişi ya da oyanayanlardan biri söylediği anda herkeste Allaaaah şeklinde bir kendin geçip, dalağa kıramp girinceye kdr kendini çalkalayarak oynama şekli beliriyordu.
Ama bu oynama esnasında da yine kimse rahat durmuyor adeta pistte egemenlik, alanda daha çok bizim taraftan insanlar oynasın, kız tarafı kenarda yuvarlak yapıp ortadakileri alkışlar konumda olsun gibi bi taktik belirlemişti erkek tarafı. Biz tam artık ayy çoook sıcak, inanılmaz yoruldum dicek gibi oluoruz ; Ahret maşallah sağ kulvardan bi bakış atıoo ben hemen pistte 2 kaş göz hooop müthiş geniş omuzlarımla açıorum kalabalığı anında pistin ortasındayız J
Tam bunu da atlattık dedim 1 sonraki aşama kına tepsisi ile beraber gelin damat çıkarılacak. Konsept şu: Bu Looser kız ve erkekler karşılıklı küçükken oynadğımız “aç kapıyı bezirgan başı” formatına göre dizilip pistte gelin damat önde bunlar arkada dolanıyor. Gelin ve Damat oturtulup müzik çalarken kına tepsisi gençlerin ellerinde sırayla 1 tur bireysel dans performansı ile taşınıp, paralelde gelin ağlatılmaya çalışıyor. Bzm gelinin maşallahı var tabi, değil ağlamak; neler yapılıyor ama açmış ağzını kocamaan gülüyor... En son ben nasıl olduğunu anlamadan Ahret olaya yine bi el atıyor ve elimde mikrofonu tutuşturulmuş bi şekilde buluyorum. Sesimin güzel olduğu söylenir ama mikrofonla da herkesin içinde şarkı söyleyebilmem için bayaa içmiş olmam lazım. Tabii ki alkol yok ama yine o 4 numaralı Ahret bakışı bana “kınayı getir aney” adlı türkümüzü zikretmemi emrediyor. Neyse ben haydi bakalım hoop diip giriyorum türküye salonun yarısı susuyor ve sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyor gelin arkası dönük bi şaşalıyor ve bi alkış kopuyor. Tamam hoşa gitti diorum o heyecandan titreyen ergen ses evde kek yapıp bulaşık yıkarkenki performansına ulaşıyor. Ama bizim teknik direktörümüz var da erkek tarafının eli armut mu topluyor? Hayııır. O da hemen tepsiyi kız tarafından birinin eline tutuşturup (evet bu esnada gençler bitiyor ama inattan bizim taraf daha çok tepsi dolaştırdı mücadelesinde üstünlük için artık veteranlar sahaya sürülüyor. Gelinin amcası, damadın ninesi salonda herkes tepsi dolaştırıyor.) gülerken bak bak baaaak demek öyle diye gözleriyle bakıp paralelde mikrofonu elimden kapıyor erkek takımının teknik direktörü ve orkestraya “Yüksek Yüksek Tepeler” die emrediyor.
Ve ondan sonra olan oluyor erkek tarafında ne kadar genç varsa kareoke partisindeki bol alkol sonrası sergilenen “sarılmandan belli kırcan mı belimi “ performansı ile karşı karşıya kalıyoruz. Kulaklarda bi tırmalanma (bu ben süper söyledim die değil her kafadan ayrı bi ritm çıkması nedeniyle yoxa estağfurullahJ) kız tarafı kenara geçip dudaklarda bi gülümsemeyle olanları izliyor. Erkek tarafında sadece kötü mü iyi mi söyledikten ziyade ohh altta kalmadık biz de söledik durumu var. Ha sonucu sorarsanız kimse gelini ağlatamadı...
Kız tarafı ağırlıklı meyve suyu ve yaşı bizim civarımızda ve bizden büyük olanlar da bira içiyor amaç daha çok serinlemek. Damat uzun süre yurtdışında yaşadığı için İsviçre’den falan bi grup arkadaşı düğüne gelmişler. Buarada iki tarafında genç masası kalabalık. Hemen Türk gelenekleri ve yöresel yemekler sergileniyor ve bi rakı eşliğinde masa donatılıyor. Tabi sadece gelen yabancılar değil erkek tarafındaki erkekler bayaa içiyor (Damat tarafında daha çok erkek var ve onlar da süreçte eğlenceyi içkide bulmuşlar.)
Sonlara doğru alkolün etkisiyle biraz daha barış kardeşliğe yakın bi ortamda halay çekiliyor. Ama alkolde sınırın ne olduğunu anlamak isterseniz çok net bi örnekle hemen canlandırayım gözünüzde: Damadın kız kardeşinin erkek arkadaşı beline kadar saçları olan metal müzik dışında pek müzik dinlemeyen bi çocuk. Çocuğa giydirilen beyaz gömlek ve oldukça eğreti duran kravat son halay esnasında daha da eğreti ve ben de hala nasıl yaptık bunu diyorum ama hepimiz “henüz 3 yaşında bir kardeşim vaaar” diye bağırarak karşılıklı halay çekiyoruz. Hadi ben neyse doğuştan 9 8lik ezgiler ve düğünlerde her türlü şebekliklere alışkın biriyim ama o eminim sabah kalktığında “Allahıım ben ne yaptım demiştir.” Çünkü ben o görüntüyü hiç unutmadım unutmicam ve unutturmicam J (evet çok kötüyüm bana böyle kozlar vermeyin.)