10 Ocak 2013 Perşembe

Sakız & Barbie


Ne çikolata, ne cips, -Pringles başka onu karıştırmayın- ne de şeker. Benim derdim hep sakız'dı. Harman, Destan, Turbo (evet araba çıkardı ama bence açık ara en lezzetli olan sakızdı), Şıpsevdi. Bayramlık paralarımdan harçlığıma bir servet dökmüşüm düşünüyorum da  :)

Severdi beni bakkal amca, 7 yaş grubunun daimi müşterisiydim ne de olsa. Kapıdan girdim bir gün "Bak Deniz, yeni bir kampanya başladı. Bu sakızın içinden çıkan yapışkanlı Barbie'leri albüme yapıştırıp tamamlayınca şu Barbie senin oluyor." dedi.

Barbie ve sakız kısmından sonrası net değildir hala çünkü gösterdiği Barbie'den gözlerimi alamıyordum. Şu ana kadar alınanlar hep sarışındı ve hiç esmer versiyonuna denk gelmemiştim.

Bundan sonrası koca bir yaz, o albümü tamamlama çalışmalarıyla geçti. Her yeni bulunan çıkartmada ne kadar çok seviniliyorsa, daha önce çıkmış bir tanesi çıkarsa yaşanılan hayal kırıklığı da bir o kadar fazla oluyordu. Ama yine de vazgeçmek yoktu, albüm tamamlanacaktı.

Sadece 1 tane kalmıştı, ilk gördüğüm anda beni heyecanlandıran ve albümü tamamlarsam karşılığında alacağım ödül olan. Kimi zaman umutsuzluğa kapılsam da, annemin “Bak harçlıklarınla sakız almaya devam edersen harçlık vermeyeceğiz sana” demesinden “ Artık çıkmıyor kızım bak koymamışlar onu demek ki sakızlara, bazen böyle şeyler olabilir.”ine rağmen pes etmedim, ta ki Bakkal Amca’nın “Üzgünüm Deniz,bitti kampanya” deyişine kadar.

7 yaşındaydım ama “Dünya durdu o an sanki” cümlesinin ne anlama geldiğini öğrendiğimde aklıma gelecek ilk an bu olacaktı ileride. “ Kime çıkmış bizim mahalleden birine mi? Yoksa yan mahalleden birine mi?” diyebildim. Güldü Bakkal Amca “Bilmiyorum ki kızım” dedi, sarıldı bana. Eve gittim koşa koşa, “Anne mektup yazalım hadi, sahtecilik mi yaptınız yoksa birisine çıktı mı diye soralım,n’olur? dedim. Annemin sesinin titreyerek “Tamam yazarız” diyebildiğini hatırlıyorum hayal meyal.

Akşam babam eve geldiğinde kucağında oturup sarıldım ve yaşadağım hayal kırıklığı gözlerimden yaşlar olarak inerken anlattım ona da olanları. Omuzlarımdan tuttu, gözlerimin içine baktı ve;

“Gerçekten böyle olduğu için çok üzgünüm ama hayatta böyle şeyler olacak kızım. Çok istesen de istediklerinin bir kısmını elde edemeyeceksin. Ama bu durum istediklerini elde etmek için verdiğin çabadan vazgeçirmesin seni. Sen hep ben elimden gelenin en iyisini yaptım de. Hem olmayan bir şey aslında daha güzel şeyler olacağı için olmaz bazen” dedi.

Gözyaşlarımı sildim, bir beyaz kağıt ve kalem getirip babama verdim. “Elimden geleni yaptım diyebilmem için bu mektubu yazmamız lazım baba.Senin yazın daha güzel sen yaz.” dedim.“Bir şartla ben sadece yazacağım. Sen ne yazmak istiyorsan bana onları söyleyeceksin” dedi. Kelimesi kelimesine söylediklerimi yazdı. Ertesi gün çarşıya inip postaneden gönderdik mektubu.

Mektuba bir yanıt gelmedi ama yaklaşık 1 hafta sonra,maaş gününden bir sonraki sabah, uyandığımda yastığımın kenarında üstündeki jelatini bile çıkarılmamış kutu içinde bir Barbie’nin mavi gözleri ile o güne başladım.

Aynısı değildi belki ama o kadar sevdim ki o bebeği sadece birkaç kez kutusundan çıkararak oynadım. Pek çok oyuncağım oldu, pek çok bebeğim de.Sadece o, hala vitrinde kutusunun içinde ve büyüdüğüm evde duruyor.

İstediğimizden daha güzel şeyleri hak edebilme ve kıymetlerini bilebilmemiz dileğiyle..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder