13 Aralık 2012 Perşembe

Trafik Işıkları




Dün gece itibariyle artık yeni bir ailem daha oldu. Çok güzel amatör ruhlu bir blogun bir üyesi olacağım. Müziğin benimle buluşturduklarını, açığa çıkardıklarını ben de okuyan birileri olursa onlarla buluşturmaya çalışacağım kendi çapımda.. Müzik benim hayatımın en önemli parçası, yemek-içmek hatta çoğu zaman nefes almak gibi ama bu kısım hobi şimdiden belirteyim, bir iddaam yok.

Eleştirin tabi, ama kırmadan olur mu? Zira henüz cesaret toplama aşamasındayım :)
Hem sevinçli hem de gergin olma ruh hallerini bir arada yaşamayalı uzun zaman olmuş şimdi anlıyorum. 

Kendimle ilgili sorulmadığı sürece detay paylaşmaktan hoşlanan biri değilimdir. İnsan; işi ne kadar özelinin dışında tutsa da, ya huyuna suyuna bulaşıyor ya da iş değil bu deyip ters psikoloji mi geliştiriyor bilemiyorum. Günümün çok büyük bir kısmında insanların hikayelerini dinleyip, 1 saat gibi bir zaman diliminde kişilerin o işe uygun olup olmadıklarını anlamaya çalışıyorum. Hem sorumluluk var, hem de her gün yeni hikayeler dinlemek çok zevkli evet, ama bunu anlamak için insanlara o kadar çok soru soruyorum ki sosyal hayatta soru sormaya başladığımda "Karşımdaki mülakata girmiş gibi hissediyor mu?" diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Veya sadece insanları dinliyor olmam onlarda ne kadar ilgisiz,soğuk gibi bir etki yaratabiliyor zaman zaman. Küçükken de hep dinlemeyi ve insanları izlemeyi, onların davranışlarını incelemeyi, neden böyle davrandı acaba şimdi? kısmını bulmayı çok severdim. Büyüdüğümde de pek bir şey değişmedi. Hala koca masada oturup kocaman bir sohbet esnasında kim ne söylüyor, ne diyor,ne anlatmak istiyorculuk oynuyorum :)

Nereye bağlayacağım konusuna gelince; site yöneticisi benden 4 satırlık bir biografi göndermemi istedi. İşte yukarıdaki satırlar da böyle açığa çıktı. Klasik "Ama ben kendimi nasıl anlatacağım ki? Ne yazacağım ki?" noktasına takılmanın bir işe yaramayacağını fark edip yardım istemeye karar verdim. Hem kalemi kuvvetli hem çok çatlak hem de en güvendiğim arkadaşlarımdan birisine sordum

Önce şöyle bir yanıt geldi:
Vurmayı ve oturmayı sevdiğinden midir nedir bilinmez cajon çalar, aynı anda çok işe odaklanabilir,kulağında sevdiği birinin/grubun sesi yoksa rapor yazamaz ama işe alım yapabilir. Tek başına konser sever. Müzikleyatarkalkar. Dik yürür.Potaya doğru hoplamayı sever,topları potadan geçirmeyi de.Renkli muffin kaplarıyla deneysel tatlar yaratır.Mutfakta çocuktur.Oyuncak mutfak aletlerinin kullanılabilenlerini özenle arar,bulur.

Sonra da şunları ekledi:
Mutfakta çocuk.. diye başlayan cümle muffinliden önce geçsin bence. Mutfakta bölümü olsun. Ekonomiye bakış açını da trafik ışıklarıyla karşıdan karşıya geçmeyi becerme zaman yönetimi arasındaki becerini vurgula :p Anımsar mısın, Mecidiyeköy'de şuradan yürürsek şuradan şu kadar geçeriz ışık şöyle yanar demiştin.

Yazdığı şeyler elbette çok güzeldi. Fikirlerini önemsediğin bir kişinin bakış açısından kendini okumak çok değişik bir duygu.
Ama ikinci mesajdaki son kısma takıldım. Sabahtan beri düşünüyor, inanın hafızamı zorluyorum ama hatırlayamıyorum. Bazen sizin farkında olmadan söylediğiniz birkaç kelime bütünü insanların kafasında, algısında nasıl etkiler yaratıyor. Herkes birbirinden ne kadar farklı.. Kelimeler çok güçlü, hem de sandığımızdan da çok..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder