Öğle arasının kalan son 10 dakikasını kahve almak için
kullanmak üzere koşa koşa girdi dükkanın kapısından. O telaşı bir anda alıp
götüren müziğe, huzur veren kahve kokusu da eşlik edince zaman – mekan
kavramını iyiden iyiye yitirdi.
Kasadaki elemanlar ve müşteriler o kadar kendi
hallerindeydi ki, kendisine sıra gelene kadar en sevdiği şey olan insanları
gözlemlemeye koyuldu.
Derken; birden kasada kahve yapan kıza ne kadar
özendiğini fark etti. Bazen böyle olurdu; işten çok bunaldığı dönemlerde, ona
zamanında hem para kazandıran hem de adeta terapi gibi gelen garsonluk yaptığı
dönemi özlediğini birkaç kez daha fark etmişti.
“En büyük derdi sipariş yetiştirmek ne güzel” dedi.
İşi kesinlikle küçümsediğinden değildi; sorsa o garson kızın nasıl dertleri
vardı. Ki zamanında da kendisine “ne kadar güler yüzlüsün ve işini severek
yapıyorsun” dedikleri dönemi bir düşündü de.. Aslında hayatı daha basit
yaşamayı özlüyordu sadece. Her gittiği mekanda gördüğü kahve makinesinin ona
“huzur” kelimesini çağrıştırmasının başka bir anlamı olamazdı.
İnsanların aslında içinde bulundukları durumu, yaşam
koşullarını, kendi kendilerine karmaşık hale getirdiğini düşünürdü çoğu zaman.
Tamam, kişinin buna tek başına direnmesi yeter miydi? Çevresinde birinde olmasa
diğerinde mutlaka olan ego ile nereye kadar tek başına savaşabilirdi ?
Mesela ilişki yaşamak, birisini sevmek basitti. Ha, hiç mi zor bir şey yoktu? Vardı tabi, o ilişkiyi yaşayacak 2 kişinin
bir araya gelmesi ya da o sevilecek
kişiyi bulmak aslında daha zor olandı..
Onun takıldığı nokta biraz daha farklıydı. Bir gece
yastığa kafasını koyarken şu cümle aklında belirince fark etti o noktayı: “Bazen
takıldığım şeyden ziyade, neden buna bu kadar çok takıldığıma daha fazla
takılıyorum.” Aynı şey miydi tartışılır ama bazen böyle durumlarda danışacak birilerini
bulamadığı zaman asıl işler onun için karmaşıklaşırdı, yalnız hissederdi.
İşte yine böyle yalnız kaldığını hissettiğinde; o kahve
kokusunun, o sipariş yetiştirme telaşının içinde kimi zaman dertlerini unuttuğu,
kimi zaman da çevreden kendini soyutlayıp kahve makinesi ile konuşup ama
sonunda nerede takıldığını bulduğu anlara ihtiyaç duyuyordu..